Atlantis’in Son Prensi Ankor – Jorge Angel Livraga
Amerikan halkları da dahil olmak üzere, eski dünyanın bütün halkları tufanlardan ve batık kıtalardan söz ettiler. Platon da bu konuda bize çok açık bir hikaye bırakmıştır. Atlantis, Atlas Okyanusu’nun ortasında, bugünkü Avustralya kıtası büyüklüğünde bir kıta idi. Ancak Atlas okyanusu, içinde batmış olan bu medeniyetin varlığı hakkında bize yeterinde inandırıcı deliller vermedi. Vermişse bile bu deliller müzelerimizin bazı köşelerinde yatıyor olmasına rağmen biz onları fark edemiyoruz. Günümüzden yaklaşık onbirbinbeşyüz yıl önce, tufanın etkilediği Atlantis kıtasının son parçası olan Poseidonis adasında geçen hikaye, genç ve tecrübesiz bir prens olan Ankor etrafında şekilleniyor. Ankor, kralın, “Büyük Güneş Yılanı”nın oğlu, “Küçük Yılan”dır. Doğal dengelerin değiştiği bir geçiş döneminde varolma mücadelesi veren eski bilimlerin ışığında eğitim almak üzere Ankor, Kuum adında bir tapınağa getirilir. Ankor, bir dizi zorlu sınavdan geçirilerek sınanır, bu sınavlar onun içsel potansiyellerini tanımasına yardımcı olur. Ankor, aldığı eğitimle ruhsal kapasiteleri yavaş yavaş açığa çıktıkça kendini farklı maceralar içinde bulur ve yaşadığı her macera onun ruhsal erginleşmesine açılan birer kapı olur. JAL, kitabın önsözünde “herbirimiz kalbimizde bir “Ankor” taşıyoruz. Bu hikaye birçoğunun onu bulmasına yardım edecektir” demektedir. Ankor, bilgeliği arayan bir öğrenci olarak üstün bir bağlılık ve hizmet örneği teşkil eder, içsel bir savaş vererek ruhani olgunluğa erişir. Bu değerleri onu bir kahraman yapar. Yazar, bu hikaye ile okuyucuyu kendi içsel yolculuğuna davet etmekte, onun içindeki kahramanı ortaya çıkarmasına teşvik etmektedir.
Tavsiye edilir...
Amerikan halkları da dahil olmak üzere, eski dünyanın bütün halkları tufanlardan ve batık kıtalardan söz ettiler. Platon da bu konuda bize çok açık bir hikaye bırakmıştır. Atlantis, Atlas Okyanusu’nun ortasında, bugünkü Avustralya kıtası büyüklüğünde bir kıta idi. Ancak Atlas okyanusu, içinde batmış olan bu medeniyetin varlığı hakkında bize yeterinde inandırıcı deliller vermedi. Vermişse bile bu deliller müzelerimizin bazı köşelerinde yatıyor olmasına rağmen biz onları fark edemiyoruz. Günümüzden yaklaşık onbirbinbeşyüz yıl önce, tufanın etkilediği Atlantis kıtasının son parçası olan Poseidonis adasında geçen hikaye, genç ve tecrübesiz bir prens olan Ankor etrafında şekilleniyor. Ankor, kralın, “Büyük Güneş Yılanı”nın oğlu, “Küçük Yılan”dır. Doğal dengelerin değiştiği bir geçiş döneminde varolma mücadelesi veren eski bilimlerin ışığında eğitim almak üzere Ankor, Kuum adında bir tapınağa getirilir. Ankor, bir dizi zorlu sınavdan geçirilerek sınanır, bu sınavlar onun içsel potansiyellerini tanımasına yardımcı olur. Ankor, aldığı eğitimle ruhsal kapasiteleri yavaş yavaş açığa çıktıkça kendini farklı maceralar içinde bulur ve yaşadığı her macera onun ruhsal erginleşmesine açılan birer kapı olur. JAL, kitabın önsözünde “herbirimiz kalbimizde bir “Ankor” taşıyoruz. Bu hikaye birçoğunun onu bulmasına yardım edecektir” demektedir. Ankor, bilgeliği arayan bir öğrenci olarak üstün bir bağlılık ve hizmet örneği teşkil eder, içsel bir savaş vererek ruhani olgunluğa erişir. Bu değerleri onu bir kahraman yapar. Yazar, bu hikaye ile okuyucuyu kendi içsel yolculuğuna davet etmekte, onun içindeki kahramanı ortaya çıkarmasına teşvik etmektedir.
Tavsiye edilir...
Moderatör tarafında düzenlendi: